Mehmet Ali Bulut, her diyabet hastası gibi kabarık bir perhiz listesini
Kan gruplarımız insan olsaydı bir yemek menüsünden beklentileri ne olurdu?
'0 (sıfır)' grubu; tam bir etobur, her yemeğin içinde kırmızı et olsun istiyor, ekmeğin yüzüne bile bakmıyor.
'A' grubuna yemek beğendirmek zor, tabii biraz hak vermek lazım; narin ve naif bir sindirim sistemi var.
'B' grubu canı ne isterse yiyor A'ya nispet eder gibi, güçlü enzimleriyle sindirim sorunlarına savaş açıyor.
'AB' grubu bazı yemekleri iştahla yerken bazılarına burun kıvırıyor.
Aslında her şey, 'Can Boğazdan Çıkar' adlı kitaba göz gezdirirken başladı. Ön kapakta Hz. Davut'un (a.s.) bir sözü vardı: Bir gün gelir yedikleri insanın tuzağı olur... Bir anlık kafa karışıklığı sonra uzun uzun düşünme faslı: Yedikleri insanın nasıl tuzağı olabilirdi ki?
Başlığın altında 'Kan gruplarına göre beslenme' yazıyordu. Biz canın boğazdan geldiğini düşüne duralım, birinin aslında boğazdan çıktığını söylemesi farklı ve biraz da ilginç bir mesajdı şüphesiz. Yazar Mehmet Ali Bulut'un kapısını çaldık, beslenmemizi Kur'an-ı Kerim ve Efendimiz'in (sas) sünnetleri ışığında nasıl değiştirebileceğimizi dinledik.
Yıllar önce, her gün aynı şikâyet-lerden muzdarip olunca doktora gitmeye karar vermiş Mehmet Ali Bulut. "Yemeklerden, özellikle tatlılardan sonra ağırlık çöküyor, kendimi çok yorgun hissediyorum." deyince doktor muayene etmiş, bir dizi tahlil istemiş. Enzimlerin salınımında, karaciğerinde bir tembellik tespit edilmiş. Muhtemelen, genetik bir problem olduğu söylenmiş kendisine. Hatta mesele, annesi ve babasının akraba olmasına bağlanmış. Bulut, "Eh ne yapayım bu da benim kaderim..." diyerek kulağının üstüne yatmış. Bu şekilde hayatına devam edip ellili yaşlarına gelmiş.
Gelmiş gelmesine de şikâyetleri bir türlü yakasını bırakmamış. Hatta artmış bile. Bir gün, "Sen hipoglisemi olmuşsun. Yani bir tür diyabet... Sana 'glikofaj' ilacını vereceğim ve ömür boyu kullanacaksın." demiş doktor. Neredeyse sevdiği bütün yiyecekleri yasaklayan bir perhiz programı tutuşturmuş eline.
O zamanlar tek rahatsızlığının da bu olmadığını ve kendini çok çaresiz hissettiğini anlatıyor Bulut: "Tansiyonum her gün fırlıyor, 13 ila 20 arasında gidip geliyordu. Haftada en az iki kere migrenim tutuyor, başımı duvarlara vursam kâr etmiyordu. Kolesterolüm 290'lardaydı, trigliserid gırla... Geçirdiğim ameliyatın etkisiyle de 92 kiloya çıkmıştım. Cebimde ağrı kesici olmadan sokağa bile çıkamıyordum."
İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına!
Aynı anda onlarca ilaç içmek zorunda kalınca, alternatif tedavi yöntemlerini uygulayanlarla tanışmış Bulut. Önce midesini dinlendirmek için açlıklarla ve kan grubuna göre alması ve almaması gereken gıdaların listesini uygulamakla işe başlamış. Su içme vakitlerine özen göstermiş. Belli aralıklarla 'açlık'lar yapmış. Yeme içme düzenini ve yemekteki sıralamalarını değiştirmiş. Üç ay gibi kısa bir sürede hastalıklarından kurtulmuş.
İşte o anda uyguladığı yöntemleri ayrıntılarıyla öğrenmeyi ve başkalarına da anlatmayı kendisine iş edinmiş Bulut. Bunun için nereden başladığını kendisinden dinleyelim: "Dünyanın en büyük tabiplerinden İbni Sina'nın ünlü eseri El-Kanun Fi't-Tıbb'ı dikkatle okudum. Ulaşabileceğim bütün kitaplara baktım, bu konuda samimi gayret gösterenlerle tanıştım. Herkesten bir şeyler öğrenmeye çalıştım." Çabalarının sonunda insanın yedikleriyle hayatını cehenneme dönüştürdüğünü anlamış. Rahatsızlıklarına çare olan kan grubuna göre beslenme yöntemini herkesle paylaşmak için Hayat Yayınları'ndan çıkan 'Can Boğazdan Çıkar' kitabını yazmış nihayetinde.***
Ne yediğini bilmeli insan!